Manş Denizi’nin kıyısında, Fransa’nın Calais limanında, Auguste Rodin’in başyapıtlarından biri yükseliyor: Calais Burghers (Fransızca: Les Bourgeois de Calais). 1889’da tamamlanan bu heykel, Yüz Yıl Savaşları sırasında yaşanan dramatik bir anı ölümsüzleştiriyor. Calais şehrinin 1884’te Rodin’i görevlendirmesiyle başlayan bu eser, 12 orijinal döküm ve çok sayıda kopyasıyla, insanlığın fedakârlık ve cesaret dolu bir hikâyesini anlatıyor.
1346 yılında, İngiltere Kralı III. Edward, Crécy Muharebesi’ndeki zaferinin ardından Calais’i kuşattı. Fransa Kralı VI. Philip, şehre ne pahasına olursa olsun direnmesini emretti, ancak açlık ve çaresizlik, Calais’i teslimiyet masasına oturttu. Çağdaş tarihçi Jean Froissart’ın anlattığına göre, Edward, şehir halkını bağışlamak için bir şart koştu: Altı şehir liderinin boyunlarında ilmiklerle ve şehrin anahtarlarıyla kendisine teslim olması. Bu liderler, idam edilmeyi göze alarak halklarını kurtarmak zorundaydı.
Şehrin en zenginlerinden Eustache de Saint Pierre, bu fedakârlığa ilk gönüllü oldu. Onun peşinden beş kasabalı daha cesaretle öne çıktı. Boyunlarında ilmiklerle, ellerinde şehir ve kale anahtarlarıyla kapıya yürüdüler. Rodin’in heykeli, işte bu anı yakalıyor: Yenilginin burukluğu, kahramanca fedakârlık ve ölümle yüzleşmenin dokunaklı karışımı. Hayattan biraz daha büyük ölçekteki bu figürler, her birinin yüzünde farklı bir duyguyla—korku, kararlılık, teslimiyet—can buluyor. Rodin, bu anı soyut bir kahramanlık övgüsü yerine, insanî bir çaresizlik ve cesaret portresi olarak işledi.
Froissart’ın hikâyesine göre, kasabalılar idam edilmeyi beklerken, beklenmedik bir umut belirdi. İngiltere Kraliçesi Hainault’lu Philippa, doğmamış çocuğu için kötü bir alamet olacağı gerekçesiyle kocasını merhamete ikna etti. Bu müdahale, altı burgherin hayatını kurtardı ve Calais halkı bağışlandı. Bu olay, sadece bir şehrin kurtuluşu değil, aynı zamanda insanlığın merhamet ve dayanışmasının bir sembolü oldu.
Calais Burghers, bugün Calais’teki Hôtel de Ville’in önünde, Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’nde, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde ve dünyanın çeşitli yerlerinde sergileniyor. Rodin’in eseri, sadece bir heykel değil; bir topluluğun başkaları uğruna yaptığı fedakârlığın ve insan ruhunun direncinin anıtı. Heykelin her bir figürü, izleyiciye o anın ağırlığını hissettiriyor: Özgürlük için ödenen bedel, cesaretin kırılganlığı ve merhametin gücü.
Calais’in burgherleri, taş ve bronzda donmuş olsalar da, onların hikâyesi hâlâ canlı. Rodin’in ellerinden çıkan bu eser, insanlığın en zor anlarda bile umudu ve dayanışmayı bulabileceğini hatırlatıyor.
